İYİLİK ELÇİSİ
Bir varmış
bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde… Develer tellal iken, pireler berber iken… Ben dedemin beşiğini sallarken…
Uzak mı uzak
diyarların birinde tüm işlerinde kaplumbağaları kullanan bir ülke varmış.
Ülkede yaşayan herkesin bir kaplumbağası varmış ama kimsenin birden fazla
kaplumbağası olmazmış. Kaplumbağaya herhangi bir zarar geldiğinde veya
yaralandığında ise onun yerinealmak için yeni doğan kaplumbağalardan birine
bakarlar, sonrasında onu yeni
kaplumbağaları olarak alırlarmış. Kaplumbağaları bizim bildiğimiz kaplumbağalar
gibi küçük ve yavaş değilmiş. Onlar kocaman ve hızlılarmış. Buna rağmen
yaşlandıkları zaman kimse onlara merhamet göstermezmiş. Bu ülkede yaşayan Lino
adındaki genç, yardımsever çocuk kaplumbağasına çok değer verirmiş.
Lino ailesiyle beraber hergün gün ağarmadan önce evin
arka tarafındaki dev kırmızı marul tarlasında kaplumbağasının karnını
doyururmuş kaplumbağası doyduğunda ise
işlerini yapmaya başlarmış.
Lino
yaşadığı evden çok uzakta ülkenin en büyük ormanında çalışıyormuş. Ormana
çalışma arkadaşlarıyla beraber düzenli bambu eker ve uzamış bambuları
keserlermiş. Bu bambularla su hatları, köprüler ve ev eşyaları yapılırmış. Lino
bambuları eker, toplar ve kaplumbağasına yükleyip bambu merkezine götürür satar
kazandığı para ile ailesinin geçimini sağlamış.
Gel zaman
git zaman Lino’nun kaplumbağası iyice yaşlanmış. Artık uzun mesafeleri gidince
yoruluyor, ağır yükler taşıyamıyormuş. Lino, Baş Kontrolcü kaplumbağasının
durumunu anlamasın diye işini arkadaşlarından daha az zamanda bitiriyormuş
böylece kaplumbağasına bambu merkezine gitmek için daha çok zaman kalıyormuş.
Günlerden bir gün ormanda aşırı şiddetli bir yağmur
yağmış. Herkes bir şekilde işini bitirip gitmeye çalışmış ama yağmurun yağması
Lino’yu yavaşlatmış. Bambu merkezine herkesten sonra varmış. Baş kontrolcü ona
“Neden bu kadar geç kaldın, kaplumbağan mı rahatsızlandı?” diye sormuş
Lino bu soruyu duyunca
paniğe kapılmış çünkü kaplumbağasından ayrılmak istemiyormuş o yüzden Baş
kontrolcüye “Hayır, efendim. Bambuları sıkı bağlayamadığım için merkeze
gelirken yolda düştüler, onları bağlamak için yeniden uğraştım.” demiş. Baş
kontrolcü inanmamış gibi görünüyormuş "Bundan sonra gözüm üzerinde olacak
Lino, seni daha sıkı takip edeceğim. " demiş.
Lino
söylediği yalandan dolayı utanç duyarak ve kaplumbağasının elinden alınmasından
korkarak evine doğru yol alıyormuş o kadar dalgınmış ki evine giden yolu
karıştırmış. Kaybolduğunu sonradan fark eden Lino yere çöküp ağlamaya başlamış.
Az sonra yerdeki küçük tepeciklerden sesler duymuş.
Her tepecikten birer köstebek çıkmış. Köstebeklerden en bilge görüneni Lino’ya
“Evlat, nedir seni bu kadar üzen şey? Söylersen sana yardımcı olabiliriz.”
demiş
Lino
başlamış derdini anlatmaya “Bizim ülkede kaplumbağalar her iş için kullanılır
hayatımızın önemli parçalarıdır ne yazık ki yaşlandıklarında ve artık iş yapma
işlevlerini kaybettiklerinde eskisi kadar önem görmezler. Benim kaplumbağam da
yaşlandı ve yavaşladı ama ben ondan ayrılmak istemiyorum bu yüzden daha hızlı
çalışıyorum ama bugün yağan yağmurdan dolayı o kadar hızlı çalışamadım Baş
yönetici bana neden geciktiğimi sorduğunda ise ona yalan söyledim.” demiş
ağlayarak. Bilge köstebek ”Üzülme biz sana yardımcı olacağız kaplumbağandan
ayrılmamanı sağlayacağız.” demiş.
Köstebeklerin
planı Lino ve kaplumbağasına bir yeraltı tüneli kazmakmış. Tünelin bir ucu
ormana diğer ucu bambu merkezine çıkacakmış. Tünelin her iki ucuna da birer
nöbetçi bırakılacakmış.
Tünel bittiğinde Lino ve kaplumbağası tüneli
denemişler. Tünel gerçekten de bütün kısa yolların birleşimi gibiymiş.
Çok hızlı
bir şekilde bambu merkezine varmışlar. Lino tünelden geri dönüp köstebeklere
teşekkür etmek istemiş. Lino köstebeklere ” Bizim için yaptığınız şeyler için
size çok minnettarım sayenizde kaplumbağamdan ayrılmayacağım. Benden ne
isterseniz isteyin yapacağım.” demiş. Bilge köstebekse “ Senden çok büyük bir
şey istemeyeceğiz. Sadece gelip kralımızı görmeni istiyoruz.” demiş.
Bilge köstebek önde diğer köstebekler ve Lino
arkasında bir sürü gizli geçitlerden geçmişler az gitmişler uz gitmişler, dere
tepe düz gitmişler sonunda köstebeklerin yer altı ülkesine varmışlar. Bu
ülkenin insan dünyasından bir farkı yokmuş.
Kendi su kaynakları, kulübeleri, tarlaları, pazarları varmış. Lino bütün bu
şeyleri görünce çok şaşırmış.
Bilge köstebek Lino’ya etrafı gezdirdikten sonra onu
saraya götürmüş ve kralın odasına çıkarmış.
Lino krala
“Ben sizin de halkınız gibi köstebek olduğunuzu düşünmüştüm ama siz de bizim
gibi insanmışsınız.” demiş. Kral “Evet, haklısın. Gel yanıma otur da sana tüm
hikâyemi anlatayım.” demiş.
Lino gidip kralın yanına oturmuş. Kral başlamış
hikâyesini anlatmaya “Ben yeryüzünde yaşarken insanlara çok kötülük yaptım,
onların acı çekmesine sebep oldum. Sonra çok pişman olup buraya kaçtım burada
köstebek halkıma insan dünyasını, nasıl düzenli yaşayacaklarını anlattım
onların huzur içinde yaşamasına yardımcı oldum. Ama yıllar geçse de bir türlü
üzerimden insanlara yaptıklarım yüzünden duyduğum pişmanlığı atamadım. Sonunda
Bilge köstebeğe danıştım. O bana yeryüzünden bir elçi seçip onun aracılığıyla
zor durumdaki insanlara yardım etmem önerisini sundu.” diyip Lino’nun yüzüne
bakarak konuşmasına devam etmiş “Elçimizin kim olacağını ararken birçok kötü
niyetli insanla karşılaştık. En sonunda
seni bulduk seni uzun zamandır gözlemliyorduk ve ne kadar iyi niyetli bir insan
olduğunu anlamıştık. Eğer kabul edersen senin yeryüzündeki iyilik elçimiz
olmanı istiyoruz.” demiş kral. Lino gülümseyerek “ Bu dediğinizi seve seve
yaparım efendim.” demiş.
O günden
sonra Lino zor durumdaki insanları bulmuş onlara köstebekler kralıyla beraber
yardım etmiş. Ve daha uzunca bir süre kaplumbağasıyla mutluca yaşamış diğer
yaşlanmış kaplumbağalar için de tüneller hazırlamışlar.
Gökten üç
elma elma düştü; biri bu masalı anlatana, biri dinleyene, diğeri de bütün iyi
insanlara olsun…
*SON*
Tijda Zilan Palancı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder